Yaptığımız iş ve mesleğiniz her ne olursa olsun, her birimizin içinde mutlaka ama mutlaka biraz ustalık vardır. Ancak bu ustalık sadece içimizdedir ve asla dışarı yansıtamayız.
Evde bir şeyler bozulduğunda genellikle şöyle deriz: "Ya, onda ne var, iki dakikada hallederim." Fakat işin sonunda genellikle öyle olmaz. Yapılması gereken işi küçümsemek, basite almak, kolay gibi görmek aslında "Ustaya o kadar para verilmez, ben hallederim, param cebimde kalır" demenin bir yoludur sadece.
Küçük sorunlar, bilir bilmez yapılan müdahalelerle çok daha büyük hale gelebilir. Örneğin basit bir musluk contası değiştirirken dahi musluğu, hatta musluğun üstünde durduğu lavaboyu kırabilirsiniz. Bu bir kazadır, ama bilinçli yapılan aptallıktır. Kısacası, herkes kendi iyi bildiği işi yapsa ve bilmediği işi yapabilen birine bırakıverse, kimse zarar görmez.
Fakat millet olarak biz bunu pek yapmıyoruz. Evde veya işyerinde, her işimizi kendimiz halletmeye çalışıyoruz. Bilgisayarımız bozulduğunda kendimiz tamir etmeye çalışıyoruz; elektriklerimizde sorun çıktığında kendimiz çözmeye çalışıyoruz; evimiz boyanacak, yine kendimiz uğraşıyoruz. Sonuç olarak en ufak bir sorunu daha büyük hâle getirip işin içinden çıkılmaz hâle getiriyoruz.
Amacımız ister ekonomi yapmak, ister başka bir şey olsun; bilmediğimiz bir şeyi yaparken kendimize daha büyük zararlar verebiliyoruz. Musluk damlatmasında ne var, alt tarafı bir conta değişecek deyip koskoca musluğu heba etmek ve gecenin bir yarısı veya günün bir tamamı tesisatçı arayıp bulmak, ardından tesisatçıya yüksek ücret ödemek, bunu daha iyi anlamamızı sağlar.
Ya da kombiniz bozulduğunda "Ben yaparım, ne var onda" deyip kombi tamirciliğine soyunduğunuzda, kombiye daha büyük zarar verdiğinizde pişmanlığın ne demek olduğunu anlarsınız: "Ya, keşke servis çağırsaydım." Keşke çağırdınız da çağırmadınız. Elli liralık hasar size beş bin liraya mal olabilir.
Gerçekten bakın, niyetimiz zarar vermek değil; zararı bir şekilde toparlamak olsun. Bunu ister siz yapın, ister usta yapsın, mesele değil. Mesele, sorun ortadan kalktı mı, yoksa daha mı büyüdü? Bu konuda güzel bir söz vardır: "Gemiyi kıyıya nasıl getirdiğiniz önemli değil; geminin kıyıya gelmiş olması önemlidir." Yani yapılması gereken işi ister siz yapın, ister başkasına yaptırın; iş yapıldı mı? Yapıldı. Sorun çözüldü mü? Çözüldü. O halde her şey yolunda demektir.
Peki neden bunu yaparız? Hiç anlamadığımız veya sadece biraz aşina olduğumuz bir işe girip halletmeye çalışırız? İlgi, merak, işgüzarlık, ekonomi, ego veya kahramanlık adına ne derseniz deyin.
Mesela biz bilgisayar teknik servisiyiz. Bilgisayar ile ilgili her işi yaparız. Ama kendi evimizde, ofisimizde veya servisimizde bilgisayar ile alakası olmayan bir sorun olduğunda mutlaka işin ehline, ustasına başvururuz. Bu doğrudur. En çok da bilgisayar ve elektronik konusunda uzmanız; "Format atmakta ne var?", "Ekran takmakta ne var?", "Haaa menteşemi ya, orada iki vida var, sökünce çıkar zaten…" Yani ben daha ne diyeyim?
Bilgisayarı kullanmaktan başka hiçbir geçmişi olmayan biri, bilgisayarı bozulduğunda bilgisayarını eline alıp "Tamirci tamirci gezi, usta bunu çipseti yandı, kaç para değişirsin?" diyor. Bu çok tehlikeli ve sıkıntılı bir durum. Düşünsene, bilgisayarında belki daha ufak bir sorun var ve sen bunda çipset değişimi olacak diyorsun.
Benzer bir hikâyemiz var; bilmiyorum gerçek mi, kurgu mu, ama hoşuma giden bir hikayedir:
Uzman bir kalp cerrahı arabasını tamire götürür. Tamirci arabaya şöyle bir bakar: "Motor da arıza var, doktor bey." Motorun inmesi lazım der. Doktor, "Tamam usta," der ve gereğini yapmasını ister. Usta, doktora şöyle der: "Doktor bey, aslında ikimiz de meslek olarak farklı olsak da aynı işi yapıyoruz, biliyor musunuz?"
"Nasıl yani?" der doktor. Usta tamirci büyük bir özgüvenle devam eder: "Siz kalbi çalıştırıp tamir ediyorsunuz; biz de arabaların kalbi olan motoru tamir edip çalıştırıyoruz." Doktor hafiften gülümser. "Ne güldün?" der tamirci. Doktor o an şöyle patlatır: "Usta, biz kalbi durdurmadan ameliyat ediyoruz, sen de motoru durdurmadan tamir etmeyi denedin mi hiç?"
Bu da aslında her işin uzmanlığının farklı olduğunu anlatıyor. Eli tornavida tutmak veya alet edavat kullanmakla usta olunmaz. Sadece hobi olarak yaparsınız; hoşunuza gidiyordur, yaparsınız; ama usta değilsinizdir. Çoğu zaman dışarıya para vermemek için kendimiz yapmaya çalışırız; ama sadece yapmaya çalışırız. Sonunda ise büyük olasılıkla sonu hüsranla biter.
Kombi tamiri yaparken küçük bir termostat değişimi yapacakken kazanı patlatmak gibi; boya yaparken gerekli tedbirleri almadığımız için ortalığı batırmak gibi; musluk tamir ederken contayı sökerken musluğu komple kırmak gibi birçok kaza yaşamışızdır. Ve aklınıza gelenleri bir değerlendirin: "Ben bir işi yapacağım zaman profesyonel davranırım ve o iş mükemmel bir şekilde biter," diye bilmek için o işin uzmanı olmanız gerekiyor. Yoksa başka türlü sadece egonuzu tatmin edersiniz. Bak, yaptım oldu dersiniz; ama aslında olmamıştır.



Yorumlar
Yorum Gönder